2004 sonlarıydı;

Fiji Cumhuriyeti bayrağı

Yeni Zelanda’daki öğrenci vizemin bitmesine 15 gün kalmıştı. Oturum almak için başvuru yapmamış olmam, beni çok telaşlandırdı. Rastlantı sonucu görmüştüm vizemin tarihini. Acil bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bir arkadaşımın tanıdığı bir avukatla görüştüm. Hemen evraklarımı vermemi istedi “HALLEDERİZ” dedi pişkin pişkin. Hint asıllı bu avukatın pişkinliği beni çok işkillendirmişti. Arkadaş “iyidir” dedi beni rahatlattı. Ama 15 gün boyunca hep tedirgin oldum. Süre dolmuş, avukattan bir haber çıkmamıştı. 2 gün daha bekledim belki arar diye. Fakat arayan soran olmayınca, aynı arkadaşı aldım Avukatın ofisine gittik. Bizi görünce aynı pişkin tavırlarla, “aaa ben senin evrakları unuttum çekmecede yav” gibi bir şey dedi. Beynim de şimşekler çakmaya, gözümü kara perdeler bürümeye başlamıştı! Ne olacak şimdi dedim, “HALLEDERİZ” dedi. Bunu daha önce de söylediğini hatırlattım ve bu durumu halletmezse ben başka türlü halledeceğimi belirttim. 2 gün daha geçti yine ofisteyiz, “Yeni Zelanda kanunlarına göre 2 gündür bu ülkede kaçak konumundasın, ülkeden çıkman yeniden girmen gerekiyor. Yoksa hiçbir şekilde oturum başvurunu kabul etmiyorlar.” deyince, bende ipler koptu. Ülkeden çıkarsam nasıl dönecektim ki bir daha? Paniklemek, sesimi yükseltmişti. Avukatın pişkinliği beni delirtiyordu. Eğer onu devlete şikâyet edersem, avukatlık diploması iptal edilirdi. Bunu kendisi de çok iyi biliyordu. Kendisine bu işi halletmesi için ödediğim 1000 NZ dolarını, işlemler için göçmenlik bakanlığına ödeyeceği 1000 NZ dolarını da geri verdi ve “Sana bir tatil ayarladım. Fiji’ye gidip 2 hafta tatil yap bendensin.” deyince, ahhhh beni yolluyor sonra dönemeyeceğimi biliyor, başından savıyor diye düşünürken ben, sözlerine devam etti; “Fiji’de Hollanda Konsolosluğuna gideceksin, buraya tatile gelmiştim ama vizemin bittiğini fark etmemişim yeni bir vize verir misiniz diyeceksin.” dedi. Pek akıllıca gelmiyordu bu bana ama Fiji’de bedava iki hafta tatil de aklımı çelmiyor değildi! Tamam dedim ama şunu bil, dediğin gibi olmazsa, sana söz veriyorum, yüzerek bile olsa buraya dönerim ve intikamım şiddetli olur deyip aklım sıra göz dağı verdim. İstifini hiç bozmayan avukat, bir kez daha “HALLEDERİZ. Rahat ol. Vizeyi alıp döndüğünde bana gel, işlemlerini yeniden başlatalım” dedi.  Ayrıldım ofisten, ağzımda bir Cem Karaca şarkısı, “Bindik bir alamete, gedeyoz gıyamete.” diye mırıldanıyordum. Ertesi gün kendimi Fiji uçağında buldum. Avukat uçak biletimi almıştı. Tek yön değildi. Enteresan!

Fiji

Adada 3 havaalanı var. Ben Nadi Havaalanına indim. Burası Fiji’nin uluslararası havaalanı. Diğerleri daha küçük. Zaten Gideceğim tatil köyüne de bu daha yıkın.

Ağustos ayında siz, siz olun Fiji’ye gelmeyin! Tropikal bölgelerin nemi de sıcaklık arttıkça bezdiriyor. Yeni Zelanda’yı özledim daha ilk dakikalardan.

215’i insansız olmak üzere toplam 322 adadan ve 522 adacıktan oluşuyor Fiji Cumhuriyeti. En büyük iki ada, Viti Levu ve Vanua Levu, yerleşimin %87’sini barındırıyor.”

Pasifik’teki adaların çoğunun başına gelenle aynı olan hikâye burası içinde geçerli. Önce Hollandalılar keşfediyor, sonra İngilizler gelip çöküyor. (Bu konuyu etraflıca araştıracağım bir ara. Çünkü tüm dünya üzerinde tarihte ilk Hollandalıların keşfettiği yerlerin çoğunluğu sonradan İngilizlere neden geçiyor? Soru bu.)

Viti Levu, başkent Suva’ya ev sahipliği yapıyor. Viti Levu da, Rakı rakı adında bir bölge var. Bizim Rakıyla bir ilgisi olduğunu sanmıyorum.

Fiji’de başıma gelen en ilginç şeyi anlatayım; Havaalanından çıktım, beni tatil köyüme götürmesi için taksi bakıyorum, bir tane yakaladım, şoför başını çıkardı bana doğru şiddetlice, (BULA diye yazılır, (BOO-LA) diye okunur. Dostça bir selamlama anlamındadır.) diye bağırdı. Eyvah! dedim saldıracak şimdi Burada ilginç bir uygulama var, taksiciler pasaport soruyor! Evet. Kaçak göçmenlerin geçiş adasıymış buralar. Ne yapalım sorun çıkaracak değilim. Taksici adımı görünce ” Buralı bir arkadaş var onun da adı Mustafa” dedi. Oooyeeee kesin dönerci çıkar şimdi bu adaşım. Diye geçirdim içimden Ama hayır şoförün dediğine göre yerliymiş ve bir yerli köyünde yaşıyormuş. Merak ettim beni adaşımın yanına götürmesini istedim sonra tatil köyüne gideriz dedim. İnanılmaz! Fiji’li Mustafa, simsiyah bir kardeş. O belgesellerde gördüğümüz kamıştan yapılma kulübelerin birinin önünde siesta yaparken bulduk Mustafa’yı. Ne annesi, ne babası, ne de dedelerinden, ninelerinden biri Türk. Acaba Müslümanlar mı dedim, Hayır. Sülalesinde hiç Türk ya da Müslüman da olmamış. Neden adını Mustafa koymuşlar bilmiyor. Hiç sormamış annesine. Taksi şoförünün çevirisinde bir şey mi kaçırdım acaba diye, dönüşte bir kaç kez sorular sordum Fijian Mustafa ya dair. Hayır. Neyse. Bilemedim! deyip yola devam.

Fiji yerlileri de Maorilere benziyor. Yüzlerine dövmeler yaptırıp , gözlerini ve dillerini sonuna kadar dışarı çıkarıyorlar.

Tropikal iklimin azizliği. Bir anda değişir gökyüzü.

“Hava her zaman böylemidir?” diye sordum. Ekim-Kasım-Aralık ayları süper olurmuş. Nem azalırmış. Hafif serin esintiler mutlu edermiş. Biraz romantik bir taksici anladığım kadarıyla

Dünyanın neresine giderseniz gidin, adaların çoğunda Amerikan doları geçerlidir. Bunu fark etmiş olmam, hazırlıklı gelmemi sağladı. Kendi para birimleri var (Fiji doları) ama taksici, ücretini Amerikan doları olarak istedi. İyi ki tedariklemişim.

Sonunda, otelimdeyim.

Otel Hilton ama aynı zamanda Double Tree Hotel yazıyor her yerde. Anlayamadım! İnanılır gibi değil. Avukat hatasını tamir etti şimdiden Gerçi bu otelin bir balayı oteli olmasından kaynaklı etrafta bir çok yeni çiftin aşk serenatlarını, oteldeki belki de tek single olarak izlemek, çok keyifli olmadı açıkçası Ama görev görevdir. Zorunlu geldiğim, hele bir de bedava olan tatilde çok ta fazla şey aranmaz. Döndüğümde bunu avukata soracağım burayı özellikle mi seçti, balayı oteli olduğunu biliyor mu idi. Yoksa…

Resepsiyonist, rezervasyonu kontrol edip “mistır elgan hoş geldiniz.” dediğinde, bir gülme tuttu ki sormayın Bayıldım şivelerine “Mistır Elgan”

Yeni Zelanda vizemi de sorun çıkmadan tazelesem, o zaman mutluluğun doruklarında olacağım. Odama yerleşip kendimi plaja attım. Su ılık. Aynı okyanus ama Zelanda tarafı buzlu bu taraf ılık. Birden kulağıma ezan sesi geldi. Yok canım! gaipten sesler duyuyorum sanırım diye düşündüm. Etrafta dolaşan konuşkan bir bahçıvana, yakınlarda cami olup olmadığını sordum, başladı anlatmaya. Kendisi de Müslüman imiş, kısa süre öncesine kadar yakında bir cami varmış. Ama bu otel, müşterilerinin rahatsız olduğu gerekçesiyle, Fiji devletine baskı yaparak yıktırmış. Olaylar çıkmış tabi. Fiji’de %10 kadar Müslüman yaşıyormuş. Ayaklanmışlar. Adanın %60’ı Hıristiyan imiş ve güçlülermiş. Devlet geri adım atmamış. Müslümanlar da, günde 5 vakit, caminin olduğu yere gelip megafonlarla ezan okuyorlarmış. Cami yıkıldığıyla kalmış, eski tas eski hamam yani!

Avukattan aldığım talimat gereği, bir hafta bekleyemedim 2 gün sonra Başkent Suva’daki Yeni Zelanda elçiliğine gittim. Avukatın öğrettiği şekliyle anlattım. Birkaç broşür şeklinde evrak verdiler “bunları doldur” dediler. Bu sırada pasaportumu alıp içeri gitti hanımefendi. Evrakları doldururken, aklıma Ankara’daki Yeni Zelanda konsolosluğunda çalışan (Adı bende saklı) Türk memur hanımefendi! aklıma geldi. Neler geçti içimden neler

Pasaportumu alan hanım geri geldi, doldurduğum evrakları aldı, kontrol etti, pasaportumu geri verdi, teşekkür etti, “gidebilirsin” gibilerden bir şeyler söyledi döndü gidiyor, bu kadar mı? dedim. “Pasaportunuza bakın” dedi, gitti.

9 ay!

Ben şoklardayım. 9 aylık turistik vizem, pasaportumdan bana gülümsüyor Nasıl yani? Bu kadar kolay mı? Türkiye’deyken bu vizeyi alabilmek için neler çektim ben oysa ki! Yok yok bu rüya olmalı. Hoplaya zıplaya otele geri döndüm. İşte şimdi tatil başladı. Uçuş dahil tüm tatil bedava, üstelik Yeni Zelanda’ya döndüğümde, avukatlık masrafları ve oturum işlemlerimin masrafları bedavaya gelmişti. Neyim ben? Bu şans benim mi yoksa tüm Yeni Zelanda yolculuğumun sebebi olan biriciğimin mi? Bu normal değil. Tüm hayatım boyunca hiç bu kadar şanslı olmadım. Yeni Zelanda’ya geldiğimden beri her şey anormal bir şekilde yolunda gidiyor. Tü tü nazar değmesin 🙂

Otelin organize ettiği günlük turlar var. Onlara göz atarken, “Cast Away island beach” gözüme çarptı. O meşhur Tom Hanks filminin çekildiği adamıydı yoksa bu? Burayı görmeliyim dedim ve turu aldım.

Ertesi gün, lüks sayılabilecek bir tekne ile seyahat başladı.

“Malolo” adlı ada ilk durağımızdı. Sonrasında  “Qalito (Castaway)” Adasına geldik.

Rehberden öğrendiğim kadarıyla, filmin bir kaç sahnesi bu adada çekilmiş ama ağırlıklı olarak sahneler bir başka adada çekilmiş. Bu ada ve o ada isim konusunda geriliyorlarmış. “Yok bizim adımız Castaway adası olacak”, “hayır bizim” deyip gerilip duruyorlarmış. Bu arada bu gibi durumlar için bir İngiliz atasözü var “Same shitt different location!” (Nereye gidersen git, bok aynı bok.) İnsanoğlunun birbirine sorun çıkarma yöntemleri nereye gidersen git, hep aynı! Sonunda şöyle bir yöntem bulmuşlar, tabelalarda Qalito adası için (Castaway), Monuriki adası için (Cast Away island beach) yazıyor. Bana sorsalar, Monuriki adası derim çünkü filmin atmosferini Monuriki’de çok daha fazla hissettim.

Fiji genel olarak güvenli bir yer. Ama standart güvenlik önlemlerini almakta her zaman fayda var. Size dost canlısı görünen yerlilerin, sizi kendi özel/yerel törenlerine davet etmelerine kanmayın. Tören bitiminde önünüze getirilen astronomik fiyatlı hediyelik eşyalardan almak zorunda kalabilirsiniz

Üçüncü durağımız Mana adası da rüya gibi plajlara sahip.

Teknede herkes için şnorkel var.

Berrak ötesi netlikte sualtı. Tabi benim kamerayı şeffaf naylon poşetin içine koyup ağzını sıkıca bağlayıp çektiğim fotolarda ancak bu kalitede oluyor. Bizim Kuşadası’ndaki Kalamaki milli parkında dalış deneyimim çoktur ve oradaki sualtını en berrak bölge olarak bilirdim. Fakat, burası çıtayı hayli yükseltti. O rengarenk balık çeşitleri başka bir ambiyans.

Tekne kaptanının bir başka uyarısı, Şeritli Kobra(Laticauda colubrina) yılanına dikkat etmek gerekiyormuş. Fiji adalarındaki tek ölümcül hayvan buymuş. (Köpek balıklarını saymazsak tabi )

Dördüncü durağımız, Monuriki island (Cast Away island beach) Chuck Noland’ın, arkadaşı top Wilson ile tanıştığı plaj

Harika olmasının yanında, ürperti veriyor. Gözüm hep teknede. Aklımda deli düşünceler; Tekne gider, beni burada unuturlar; Bir topa bile razıyım deyip bu plajda bir o yana bir bu yana koşturmak. Pofff bu düşünce baloncuğu yok olsun. Teenage zamanlarımızın meşhur filmi “Blue Lagoon” gelsin mesela O nerede çekilmişti acaba?

Yok yok Mustafa kendine hakim ol, “Film Lôkasyonları” konseptli bir seyahati, sonraki zamanlara sakla. Sözüm olsun kendime. Anlamıştım zaten Peter Jackson ile el sıkışmak, Son Samuray filmindeki savaş sahnesinde Tom Cruise ile at koşturan 4000 figüranın arasında olmak, sinema virüsünün bulaşmama olasılığını yüzde sıfıra indirmişti. Eheh hadi o anımı da anlatayım beri Wellington’da dolaşırken bir stant gördük, “Eğer saçınız uzunsa 70 NZD kazanabilirsiniz” yazıyordu stantta! Son Samuray filmi için figüran topluyorlardı. Hemen yazdırdık adımızı ertesi gün aynı noktadan aldılar bizi otobüs ile. Devasa bir film seti, tüm figüranlar gibi bizde, o deriden savaş kıyafetlerini giydik, atlarımız geldi. Bindik, 4000 atın eğitimi nasıl verilmişti acaba? Bize de hiç sormadılar “daha önce ata bindiniz mi?” gibilerden. “Actionı duyduğunuzda şu yöne doğru koşturun atınızı.” dediler. Eminim herkesin gözü Tom Cruise u arıyordu. Malûm ona yakın koşturmak gerekti. Bir karede bile görünmek yeterdi bizim için. Ara sıra seyrederim o sahneyi hala kendimi göremedim Ama adıma verilen “Son Samuray filminde figürasyon ücreti olarak 70 NZD almıştır” yazan 2 makbuzu özel kasada saklıyorum. İki adet çünkü iki gün gittik figürasyona.

Her neyse konumuz olan Fiji adalarına geri döneyim. Konuyu çok dağıttım gibime geldi Son durağımız olan Monuriki (Cast Away island beach) adasından, unutulmadan! ayrılıp, geri otelimize geldik.

Otelden gün batımı harika. Pasifikte gün batımı olayı, bence dünyanın en iyileri arasında. Güneş, Pasifikte bir başka batıyor da diyebilirim

Geri kalan günlerimi, plajlarda, Kava adlı biber suyunu içerek geçirdim. Bir garip yapıyor insanı. Sarhoş desem değil, çünkü alkol yokmuş içinde. Gelirseniz bu taraflara, çok içmeyin Kava yı Bilinciniz hep yerinde ama diliniz dönmeyecek hale gelebilirsiniz Başka bir meşhur içecek te, tabi ki, hindistancevizi suyu. Bir çok içecek, cocktail çeşidi var. Kilo aldıran bir meyveymiş dikkat etmekte fayda var.

Fiji adalarının hepsini bilemen ama benim gittiklerimde çeşme suyu içilebilir idi. Pet su hiç almadım.

Bir başka özellik ise, pazar günlerini unutun! Turlar, alışveriş merkezleri, restoranlar, her şey duruyor. Çok dindar bir yer de değil aslında. Hepsi kiliseye gidiyor da diyemem,  alışkanlık olmuş her halde. Ya da başka bir nedeni varsa bile öğrenemedim.

Deniz kabuğu satanlardan uzak durun! Zaten beden dillerine baktığınızda bir şeylerin ters gittiğini anlayabilirsiniz. Tedirgin bir ruh haline sahipler bu satıcılar. Otel resepsiyonunun da verdiği bilgiyle hediyelik eşya olarak deniz kabuğu almadım. Bazıları, soyu tükenmekte olanlardan imiş ve avlanması yasak imiş. Satın almak ciddi başa bela olabilir imiş.

2004 yılında Fiji adalarına seyahatim sırasında aldığım notlar bu kadar. Tabi daha çok fotoğraf var fakat o yıllarda fotoğraf kalitesi malum. İçerinden ancak bunları seçebildim. Daha çok bilgi ise, hafıza sarayımdan geri çağrılmayı bekliyor. Aşağıdaki yorum bölümünü kullanıp sorabilirsiniz. En kısa zamanda cevaplayacağımdan emin olabilirsiniz.

Hoş kalın.

UNUTMA : Yol açık, yola çık, hatta yoldan da çık!

Paylaş
Musta

Traveller (on a budget)

Recent Posts

Uludağ, Kurtini 4X4 Offroad – 1. Gün (2024) S02E05

We recently embarked on a light #offroad adventure from the #Kadıbelen area of #Dağdibi village,…

1 hafta ago

Akyaka, Turkey Walking Tour (2024) – S02E01

Akyaka, Turkey Walking Tour (2024) - S02E01 Akyaka, Turkey's Hidden Gem. Akyaka is a district…

2 hafta ago

Akyaka, Turkey Boat Tour (2024) – S02E02

Akyaka, Turkey Boat Tour (2024) - S02E02 #Turkey #Akyaka #boattour Akyaka is the Turkey's Hidden…

2 hafta ago

Akyaka Azmak River Boat Tour (2024) – S02E03

Akyaka Azmak River Boat Tour (2024) - S02E03 Akyaka Azmak river Boat Tour For our…

2 hafta ago

Gelemiç / Bursa / Keles / Türkiye / Günlük Gezi (2024) S02E04

Gelemiç, Bursa, Keles, Turkey / Daily Trip (2024) S02E04 Nestled in the heart of nature,…

2 hafta ago

Norveç Fiyortları

Gemi ile Norveç Fiyortları Bu defa rotam Norveç Fiyortları na doğru. Vikinglerin izlerini süreceğim. Rotam…

2 yıl ago