Yeni Zelanda Notlarım 6

Yeni Zelanda’ya dair notlarım, anılarım, fotolarım bu sayfalara sığmayacak anlaşılan. O yüzden dikkate değer bulduğum bazılarını seçip listeleyeyim ve bu yazı dizimi bitireyim. Fazla uzatıp okuyanları sıkmak istemiyorum. Merak ettiğiniz, sormak istediğiniz, bu anılara katmak istediğiniz bir şeyler varsa altta Yorumlar kısmında yazabilirsiniz.

1) Yeni Zelanda’da otomobil almak sahip olmak çok kolay. Ucuzluğa şaşıyorum. Japonya’da ve Singapur’da 3 yaşındaki otomobiller trafikten çıkarılıyor! Gemilere yüklenip Yeni Zelanda ve Avustralya’ya satılıyor. Bu yüzden ikinci el piyasası inanılmaz ucuz. E benzin de ucuz, o zaman orta halli ikinci el otomobil sahibi olmanın zaman geldi. Türk ehliyeti de burada geçerli. Süresini bilmiyorum ama çevirmede bir çok kez Türk ehliyetimi gösterdim ve “geç” dendi.

Zelanda’da otomobil almak için en iyi yol, “Auctions” denen, açık artırmalara katılmak. Mafyası yok rahatlıkla hepsine girilebiliyor! 🙂 Girişte 20 NZD gibi bir ücret yatırıp el tabelası alıyorsunuz üzerinde numaranız var. kaldırdınız mı artırmış oluyorsunuz 🙂 Bir motor takılmış arkdadaş fıttırı mıttırı bi şeyler söylüyor ama anlayana aşk olsun 🙂

Bir arkadaşıma da bu alttaki otomobili aldık. Artıran olmayınca açılış fiyatına, bizde kaldı 101 nzd! Evet 101 nzd na otomobil sahibi oldu arkadaş. İnanılmaz! Yeni Zelanda’da en vasıfsız işçi bile 1 saat çalışması karşılığında 10 nzd aldığını düşünürseniz, “10 saat çalışmayla bir otomobil sahibi olabilirsiniz” in ispatı burada 🙂 Durumu iyi olmayabilir ama çalışıyor ve binip ayrıldık mezattan.


Neyse bende bütçeme uygun bir tane kestirdim gözüme, Toyota Celica 2000 model. 600 nzd ile başladı, 1000 nzd de bende kaldı. İnanamıyorum 1000 nzd na Toyota Celica m oldu 🙂
Tabi siz, siz olun Yeni Zelanda’daki sistemin tuzaklarına düşmeyin! Türk ehliyetimin geçerliliği, bir yıl sonra doluyormuş! Ve geçerli ehliyetiniz yoksa da arabanızı satamıyorsunuz elinizde patlayıveriyor! Otomobili satabilmek için yeni ehliyete ihtiyacınız var ve Yeni Zelanda ehliyeti alabilmek büyük dert. Önce “2 saat gündüz” ehliyeti var bir kaç ay bununla sürecekmişim sonra, “6 saat gündüz” sonra “gündüz” sonra “gündüz-gece” olan full ehliyet. Ve harcamam gereken tutar, arabamın fiyatının 3 katı (3000 nzd). Hade lennnn! dedim ve 2 ay sürebildiğim arabamı ehliyet geçerlilik sürem bitmeden, 1500 nzd na, kârla sattım.

Motosiklet alırım her şey daha kolay. Türk ehliyetim (A2) süresiz geçerli. Boksör abiye gittim mecburen. Bana temiz bir motor bulmasını istedim ertesi gün motorum geldi. İşte şimdi oldu.

Orijinal Amerikan, karbüratörlü, 1998, Dyna Wide Glide Harley Davidson. (300.000km civarında, kazasız bir yolculuk sundu. Yeni Zelanda’nın gitmedik otoyolu kalmadı sanıyorum. )

Hele bir de Australya’da, Brisbane’dan Perth’e kadar çöl geçişi bir yol maceram var ki o da ayrı bir yazı dizisi olarak yakın zamanda gelecek Adı büyük ihtimal, yolda gördüğüm “Dikkat! Bir sonraki benzin istasyonu 950 km sonra!” yazan tabela olur

2) Yeni Zelanda’da elektrik 240 volt Türkiye’den getirilecek elektrikli aletlere adaptör gerekiyor ve tüm prizler farklı burada Türkiye’de iki yuvarlak delik varken burada 3 tane ince düz delikler var.

3) Çeşmelerden akan sular bizdeki pet şişelerde satılan sulardan daha temiz ve lezzetli.


4) Burada barlara, hanımlar kısa etekle, erkekler hip hop pantolonu veya sort ile giremiyorlar. Nedenini sordum, yere düşüp kırılabilecek şişe veya bardaktan sıçrayan cam parçalar bacakları kesmesin diye imiş!


5) Burada herhangi bir kişi ye tokat/yumruk atmak 200$ ve bir gün nezaret cezası. Siciline işlenmiyor. Kapitalizm böyle bir şey!

6) Yeni Zelanda’da doğa da kamp atıp uyuyabilirsiniz. Tehlikeli tüm hayvanlar yok edilmiş ekolojik denge korunarak tabi. Ama doğayı korumak insanoğlunun ne haddine ki! Doğa kendini korur. Bir afet ile 3-5 milyon insanı bir anda yok edip kendi düzenini sağlar. Buna binaen, 1940’larda meydana gelen büyük depremde, her yeri fareler basmış.

(Bu arada NZ bir deprem bölgesinde. Çoğu sabahlar sallanarak uyanabilirsiniz. Evler neden ahşap, sebebi de bu.)

Hükümet çareyi Avustralya’dan yüzlerce “Possum” getirip doğaya salmakta bulmuş. Possum lar fareleri bitirmiş bitirmesine ama bu seferde kendileri aşırı çoğalmış. Dışkılarında çok keskin kimyasallar barındırdıkları için, bu sefer de bitki örtüsünün yapısını değiştirmeye başlamışlar. Hükümet bu sefer de halka silah ruhsatı ve tüfekler dağıtmış. Possum başına 10-12$ da ödül koymuş. İnsanlar işi gücü bırakmış possum ağına çıkmış. Böylelikle possumlar da bitirilmiş fakat bitki örtüsünün yapısı bozulduğundan, dağı taşı sarı renkte çiçekler sarmış. E ne güzel diyebilirsiniz tabi ama bu çiçekler toprağa güneş erişimini kestiğinden, bu çiçeklerin kesilmesi yok edilmesi için seferberlik ilan edilmiş. Yani yama üzerine yama bir yerden patlıyor. Doğayı kontrol altına almaya çalışmak, insanoğlunun her zaman ki egosu. Bunu başaramayacağız. Sanmıyorum. Doğayla iyi geçinmekten başka seçeneğimiz olduğunu da sanmıyorum. Dünya da ama özellikle Türkiye’de!
Avustralya’dan gelen meyve sandıklarından çıkmış, ve sonra Zelanda da çoğalmış bir örümcek türü var. Tehlikeli. Bu hayvan dünyanın en çabuk öldüren zehirlerinden birine sahip. Fakat ne hikmettir ki, bir adetinde bir insanı öldürebilecek kadar yeterli miktar yok. Öldürebilmesi için 2 adeti aynı 10 – 15 dk içinde ısırması gerekiyor. Bu yüzden ölüm riski azalıyor! Bu yüzden eğer bir örümcek ısırırsa sizi, hastaneye gidecek kadar zamanınız var. ama dikkat edilmesi gereken başka bir nokta da 8 saat kadar sizi sarhoş ediyor, sendeleyerek dolaşıyorsunuz etrafta. Isırılan bir arkadaş anlattı bunu. Doğa da çokça dolaşmama rağmen bana hiç denk gelmedi. Şans!

7) Zelanda’da insanlar otoyola indiğinde, motorlu araçlar durmak zorunda ve yayaya yol vermek zorunda bu yüzden insanlar sağa sola bakmadan yola fırlayabiliyorlar tabi bunu kendilerine verilmiş bir hak olarak gören göçmenler daha çok yapıyor çoğunlukla. Çarparsan sen suçlusun.

8) Zelanda parlamentosunun milletvekilleri, başbakanları, parti başkanları normal insanlar gibi sokaklarda dolaşıyorlar kimse saygı gösterisinde bulunmuyor. Türkiye’de ki gibi korumalar, dokunulmazlık vs yok . Ünlü artist bile yolda normal insanlar gibi yürüyebiliyor. Kiwi’lere sorduğumda “neden ilgi göstereyim ki oda öbür insanlar gibi işini yapıyor” diyorlar. Bir milletvekili dolaşıyor bizim caddede, saçları rastalı ve kaykaya biniyor.

Adam döner almaya geldi, “bak bu milletvekili” dedi Türk arkadaşlar Girdi sıraya, sırası gelince “döner kebab alabilirmiyim?” dedi. (bizim milletvekillerine örnek olsun!)

9) Zelanda’da polis sana dokunursa/vurursa ömür boyu aylık bağlıyorlar sana. Polise de, ağır ceza var. Tabi Örnekler de yok değil. Burada Polis, yargıç yetkisinde. Seni caddede yakalayıp, ayak üstü sorgulayıp, 10 yıl hapse yollayabilir anında. O yüzden suç vakaları yok denecek az burada.

10) Zelanda’da hemen hemen her mahallenin/semtin yılda bir kez “Street Parade” denilen festivali var ( Rio karnavalına benziyor. Kostümler, danslar, giydirilmiş araçlar, müzikler, yemeler içmeler. 🙂

11) İngilizler 100-150 yıl önce mahkumlarını getirip bu adaya atarlarmış. kötü kalpli insanlar suçlular katiller hep buraya gönderilirmiş. Şimdiki Kiwilerin büyükbabaları ve büyükanneleri ya da bir kuşak daha öncesi hiç iyi değil şimdi anlıyorum Kiwilerin neden bu kadar tembel kafası çalışan ve kötü şeylere düşkün olduklarını. Genetiklerine yüklenmiş. Öyle cin gibiler ki, “adamı suya götürür, susuz getirir”ler Alış verişleriniz de para üstünü almayı unutmayın mesela. Onlar hep unutur çünkü! İstediğinde de “ah pardon unutmuşum” derler. Bir gün Zelanda’ya gelirseniz sakın Kiwilerin bu tarihleri hakkında konuşmayın Çok sinirleniyorlar.

12) İngilizler Zelanda’yı Maorilerden alabilmek için, çevirdikleri dolapları daha sonraları İsrail’liler, Filistin’de yapmış. Tüm taktikler aynı. En azından Maoriler böyle düşünüyor. Önce küçük küçük toprak satın almışlar Maorilerden. Sonra bir seçim yapmışlar, çoğunluk oldukları için yönetimi ele geçirmişler. Maoriler ise uyanınca başkaldırmışlar ve bir çok İngilizi katletmişler . İngilizler, Maoriler ile başa çıkamamışlar ve 6 şubat 1840 ta Waitangi Day anlaşmasını imzalamak zorunda kalmışlar ama İngiliz bu durur mu?
Anlaşmayı sadece İngilizce ve kendi lehlerine maddeler koymuş. Bu uzunca bir süre sonra anlaşılmış Maoriler tarafından. Daha sonra Maoriler bu anlaşmayı tek taraflı iptal etmişler ama ingiliz bu iptali kabul etmiyor. İhlal edeni hapse atıyor Maoriler mutlu değil ve çok öfkeliler bu duruma. O yüzden pislik yapıyorlar hep İngilizlere.

Maoriler, sokaklarda çok örgütlüler. birbirlerini çok tutuyorlar aile yapıları Türklere çok benziyor. Yaşa saygı, anne babaya saygı olayı var. Zaman zaman eşlerini ve çocuklarını dövüyorlar. Erkek, evin reisi. Baba izin vermezse çocuk evlenemiyor. Buna benzer bir çok, İngilizden farklı fakat Türk ile aynı özellikler taşıyorlar. Maoriler, nüfusun %20 sini oluşturuyorlar bunun için İngilizlere karşı büyük bir kıyıma girişemiyorlar. Fakat Zelanda’da herkes biliyor ve bekliyor, “bir gün Maoriler İngilizleri katledecek ve ülkeyi İngilizden temizleyecek…”

13) Burada ki Türk arkadaşların anlattığına göre buraya SÜLEYMAN DEMİREL zamanında ilk Baş konsolosluk kurulmuş ve babasının çiftliği gibi çalışmış. Demirel’in akrabalarının şirketleri buradan Türkiye’ye milyonlarca ton kereste getirmiş (Bu noktada soruyorum Türkiye’de kereste yok mu? Dünyanın öbür ucundan gemiler Türkiye’ye 6 ayda geliyor. Değer mi? Kazançlı mı? Ben bilmem diyorlar tabi ki 🙂 Her neyse, onların işleri bürokrasiye takılmasın diye buraya Baş konsolosluk açmış Demirel. Bu gibi ülkelerde ateşelik açılması gerekirmiş normalde. Baş konsolosluk açılabilmesi için o ülkede 5000 den fazla vatandaşının olması gerekiyormuş. Ama işte Demirel’in akrabaları kolay iş yapsın diye baş konsolosluk açılmış Wellington’a ve Türkiye’nin parasıyla burada bir baş konsolosluk lojmanı yapılmış ki 10–15 milyon $ harcanmış sadece lojmana.
Lojman lojman değil resmen saray yani Yeni Zelanda’nın başbakanı bile öyle bir sarayda oturmuyor ihtişama bak bu bana Osmanlı’nın lale devrini hatırlatıyor. (Bu notları 2004 te yazmışım. Bu günlere ne de benziyor değil mi?)
Baş Konsoloslukta işler vur patlasın çal oynasın yürüyor. Adamlar yan gelip yatıyormuş arkadaşların anlattıklarına göre. Yeni Zelanda’da en fazla 500 Türk vatandaşı var, bunların 100 tanesi zaten torpille atanmış gelmiş baş konsolosluk çalışanları. ( Tabi bu iddialar burada yaşayan Türkiye vatandaşlarının iddiaları ben onların yalancısıyım )

14) Yeni Zelanda biraz dünyaya kapalı. İngilizlere biraz yakın ama Kiwiler İngiliz olmadıklarını ve İngilizleri sevmediklerini söylüyorlar. Fakat kökenleri İngiliz. Yeni Zelanda, malum İngiliz anlayışı olduğu için çevresindeki adaları sömürüyor Fiji ve Samoan gibi adaları sonuna kadar sömürüyor. Bu onların söylemi.
15) Geçenlerde okuldan, öğleden sonra aktiviteleri bünyesinde, bana “Koyun kırpma festivaline gitmek ister misin?” diye sordular! Bir çok öğrenci gidiyormuş, olur dedim bende tabi. 5$ istediler, bende bir koyunun nasıl kırpıldığını görmek için 5$ mı vermem gerekiyor, kalsın dedim. Öğretmen kızdı. “Bu Yeni Zelanda’nın ulusal festivallerinden biridir. Önemlidir.” Dedi. Bilmiyorlar ki bizim köylerde insanlar koyun kırpmaya çocuk yaşta başlıyor. Ne kadar enteresan olabilir ki! Bir hafta kafamda dolaştı durdu bu konu. Kültür zenginlikleri tarihlerinden gelmediği için, (öyle ya 100 yıllık ülke.) Kiwiler her şeylerini kültür yapmaya çalışıyorlar. Peh peh peh! Gelsinler de bizde ki kültür bolluğunu görsünler. Apollon tapınağına keçi bağlıyoruz o derece yani!

16) Bungie jumping sporu da burada doğmuş. İlk olarak güney adada Quinstown şehrinde yapılmış. Daha sonra dünyaya yayılmış. Yerliler(Maori), ergenlik çağına gelmiş oğlanların, erkekliğe geçişini test etmek için bulmuşlar bu yöntemi. Bellerine bağladıkları sarmaşıklarla, şelaleden atlarmış ergenler. Ya belleri kırılır, ya sarmaşık kopar ölürlermiş çoğu. Kurtulan da tam bir erkek statüsünü kazanır, gerekli dövmelerini yapmaya hak kazanırmış. İlginç bir toplum Maoriler. Ormandaki kötü ruhları korkutup kaçırmak için haka dansı yapıyorlar. Bu dans onların folkloru olmuş.

Aynı zamanda, ülkenin gururu, kurulduğu 1895 yılından beri dünyada hiç yenilmemiş, simgeleri olan “Silver Fern” ü göğsümde dövme olarak gururla taşıdığım, ALL BLACKS adlı Rugby takımı da bu dansı her maç öncesi yapıyor. Namağlup olduklarına göre işe de yarıyor!

https://www.youtube.com/embed/Cz3eiFOLLZA

Bir de meşhur kolyeleri var. Kemikten yapılma olta ucu şekline benzer formlarda. Aslında bu şekiller bir rütbe gibi onlar için. Köyün ağası en saygı değer kolyeyi takıyor mesela. Bu kolyeyi gören her Maori ona saygı gösterisinde bulunmak zorunda.

Black Powers adında bir Motosiklet Club’ları var. Beyazların Motosiklet Club’larıyla savaş halindeler. Doğanın içinde, normal vatandaşın ulaşamayacağı bölgelerde, çiftlikleri var. “Grass Valley” dedikleri tarlalarda, Marijuana üretimi yapıp satıyorlar. 4 ülkede deport olmuş, eski Türkiye vatandaşı olan, aslen Kıbrıs Türk’ü olan, eskilerde boksör şimdilerde torbacı olan biriyle tanıştım Kebabçı ortamlarında. (Yeni Zelanda’da Kebabçılar, Türkler için kahvehane gibidir. Herkes oralarda buluşur.) Normalde böyle tiplerden kaçarım. Ama işte “gurbet eller” demogojisi ile devam edeyim. Bu abi nasıl kazanmışsa o Maori kolyelerinden takıyordu. Çünkü itibarlı bir şey ve herkes alamaz. Üstelik Maori değilsen! Benim motosiklet sürücüsü olduğumu duyunca, gel seni bir yere götüreyim dedi atladık onun motoruna, uzunca bir yolculuktan sonra beni bu çiftliklerden birine getirdi. Abi dedim ne yaptın? Bunlarla benim hiç işim olmaz. Geri dönelim. “Yav tamam bişey olmaz. Az oturur bişeyler içeriz sonra döneriz iyi arkadaşlardır. Hem sonra Yeni Zelanda’da motor süreceksen, bu adamların Ok ini alman gerek.” Dedi. Açıkçası Yeni Zelanda’da motor sürek gibi bir niyetim olduğu kesindi. İlk fırsatta baba bir chopper alıp Yeni Zelanda’nın her noktasına sürmeyi planlıyorum. Derken bir kaç korkunç tiple tanıştık, oturduk bir kaç bira yuvarladık, sonra şehre döndük. Bu, otomatik silahlarla korunan çiftlikleri bir daha da asla görmedim, nerededir zaten hiç öğrenmedim. Uzak olsunlar aman!

17) Kiwi’ler bizim sebze olarak bildiğimiz şeyleri, meyve kategorisinde değerlendiriyorlar, marketlerde sebze bölümünde meyve görüyorum. Mesela limon, patates, meyve burada! muz ise sebze!

18) Iraklılar, Türkleri şikayet etmişler. “Burada biz vatandaşız ama Türk restoranları bize iş vermiyor, Türkiye’den işçi getirip çalıştırıyorlar.” diye.
Zelanda da bir kanun var “Önce Zelanda vatandaşına iş vermek zorundasın” diyor. Bu yüzden de Iraklılar buranın vatandaşı oldukları için böyle bir şikayette bulunmaya hakları var kanuni olarak. Neden sadece Türk işyerlerini şikayet ediyorlar, o da bende kalsın. Zaten aynı kanunlar gereken cevabı onlara veriyor İşyeri benim. İstediğime iş veririm, istediğime …
19) Kiwiler aslında çok insan canlısı görünüyorlar. Özellikle Türkleri çok seviyorlar ilginçtir! Tarihlerinde bir millet olarak anılmaya başlanmalarını bizlere borçlu olduklarını bir çoğundan duydum. Çanakkale savaşı onlar için ilk defa katıldıkları bir savaşmış. Ve bu onları dünyada ilk kez bir millet olarak lanse etmiş. O yüzden Atatürk’ün dünyanın öbür ucunda bir topluma da bir millet olma şansını verdiğini de burada ilk benden duymuş olabilirsiniz

Anzac çıkartmasında İngilizlerin oyununa geldiklerini, Mısır’daki iç savaşı bastırmak için ANZAC birliklerine katıldıklarını fakat Çanakkale’ye çıktıklarında, karşılarında Türk bayrağını görünce çok şaşırdıklarını, Ve İngilizlerin önce kendi askerlerini sürmeyip ANZAC birliklerini cepheye sürmelerine çok içerlediklerini bir çoğu anlattı. İnternette bakıyorum da Çanakkale savaşımızı anlatan Türkçe Web sitesinden, kitabından çok, İngilizce Yeni Zelanda sitesi var. Bu konuya önem vermemiz gerek.

Wellington ın dışında bir koy var. Bu koyun yapısı, arazı özellikleri aynı Çanakkale’deki Anzac koyu ile aynı. Bu koyda, Atatürk Milli Parkı var. Yeni Zelanda bu koyu Türkiye Cumhuriyetine vermiş. Koyun en hakim tepesinde, 10 mt yüksekliğinde, bir anıt ve üzerinde Atatürk’ün heykeli var. Zemindeki yıldızın altındaki toprak ta, Çanakkale Anzac Koyundan getirilmiş. Yanındaki platformun üzerinde ise, Atatürk’ün o meşhur sözü, kabartmalı bir yazı ile yazıyor:
Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar!
Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle
yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı
dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu
topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.

Atatürk, 1934
Atatürk Milli Parkı nın Google haritalar daki parametrelerini veriyorum. Gidemeyenler GoogleEarth den ya da aşağıda ki linkten girip ziyaret edebilirler.

https://www.google.com/maps/place/Ataturk+Memorial+Park/@-41.3419194,174.8209699,332m/data=!3m1!1e3!4m12!1m6!3m5!1s0x6d38a5995e5bbad5:0xf00ef62249db340!2sAtaturk+Park!8m2!3d-41.3391667!4d174.8219444!3m4!1s0x6d38a59bc2ee2703:0x4d92e1a88f3ead5c!8m2!3d-41.3417668!4d174.8214141

2003-2005 yılları arasında bulunduğum Yeni Zelanda’da, tuttuğum bazı notları paylaştım. Umarım bu ülke hakkında fikirler verebilmişimdir. Daha önce de dediğim gibi 2 yıla yakın biriktirdiğim foto ve dökümanları burada paylaşsam site yetmez. Yeni Zelanda’ya dair sorularınız olursa yazmaktan çekinmeyin. Memnuniyetle cevaplamaya hazırım. Buraya kadar okuduysanız, Teşekkürler ediyorum. Bir sonra ki yazımda görüşmek ümidiyle…

 

 

 

 

 

Kiwi #Maori #NewZealand #Not #Notlar #Note #Notes #Seyahat #Tur #Macera #Travel #Wellington #WindyWellington #YeniZelanda #NZ #okul #school #Polis #Turkey #Türkiye #Türk #Travelblog #Blog #Article #Mustafa #Algün #MustafaAlgün #Asya #NZD #Auckland #stadyum #stadium #Rugby #football #futbol #Haka #Dance #dans #AllBlacks #BlackPowers #motosiklet #MC #MotorcycleClub #chopper #Pounamu #Koru #Hei Matau #Pikorua #Manaia #HeiTiki #Mere #Toki #Başbakan #milletvekili #rasta #kaykay #Hükümet #obje #Maoriler #Maori #İngiliz #Hollanda #Zealand #Sealand #Denizkarası #Denizkenarı #WaitangiDay #göçmen #Makale #Yazı #Anı #otomobil #Japonya #Singapur #Avustralya #ikincielotomobil #Türkehliyeti #Auctions #Mafya #NZD #vasıfsızişçi #ToyotaCelica #Toyota #Celica #A2 #Boksör #motor #Orijinal #Amerikan #karbüratörlü #Dyna #WideGlide #HarleyDavidson #otoyol #Brisbane #Perth #volt #priz #Çeşme #petşişe #bar #hanım #etek #tokat #yumruk #$ #nezaret #ceza #Sicil #Kapitalizm #doğa #kamp #ekolojik #deprem #fare #Possum #Tehlikeli #zehir #göçmen #döner #kebab #kebap #yargıç #StreetParade #festival #Rio #karnaval #Kostümler #danslar #giydirilmişaraçlar #müzikler #İsrail #Filistin #reis #SüleymanDemirel #Başkonsolosluk #ateşelik #lojman #Fiji #Samoan #Fijili #Samoa #Apollon #Bungiejumping #Quinstown #folklor #SilverFern #Fern #bira #Iraklılar #Türk #Türkler #restoran #restorant #Tarih #millet #Çanakkalesavaşı #savaş #Atatürk #Anzac #Mısır #AtatürkMilliParkı #TürkiyeCumhuriyeti #anıt #heykel #Çanakkale #AnzacKoyu #Google #harita #haritalar #GoogleEarth #link #GrassValley #tarla #Marijuana #üretim #deport #Kıbrıs #KıbrısTürkü
Paylaş

Hakkında Musta

Traveller (on a budget)

Bir yanıt yazın